“KONYA ISLÂH-I MEDÂRİS-İ İSLÂMİYE” MEDRESESİ MÜFREDATI

8 Kasım 2016 0 Yazar: admin

“KONYA ISLÂH-I MEDÂRİS-İ İSLÂMİYE” MEDRESESİ MÜFREDATI

Konya Islâh-ı Medâris-i İslâmiye” Medresesi, Fatih Sultan Mehmet’in öncülük ettiği “Sahn-ı Seman” medresesi ile Kanuni Sultan Süleyman’ın “Süleymaniye” medreselerinin eğitim anlayışını  devam ettiren, ilmi bir bütün olarak düşünerek müfredatında din ilimleriyle birlikte fen ve sosyal bilimlere de yer veren lise ve üniversite seviyesinde özel bir eğitim-öğretim kurumudur.

İslamî ilimlerin ana kaynaklardan en iyi şekilde öğrenilmesi için  Arapça eğitim yapmayı, Batı’da gelişen bilim ve tekniğin takip ve tercümesi amacıyla da en az bir yabancı dil öğretmeyi temel ilke olarak benimseyen Islah-ı Medâris, klasik eğitim ile modern eğitimi bünyesinde birleştirerek mezunlarına devlet kademelerinde istihdam alanı oluşturmayı amaçlayan bir medrese olması yanında asıl hedefi din ilimleri, fen ilimleri, sosyal bilimler ve yabancı dil bilgisiyle donanımlı, nitelikli din adamı yetiştirme projesidir. Medrese yetiştirdiği hocalarla İslam’ın öğrenilmesine ihtiyaç duyulan İngiltere, Çin, Japonya, Avustralya gibi dünyanın farklı ülkelerinde İslam medeniyetini tesis etmeyi de hedeflemektedir.

Âlim, bürokrat ve halkın desteğiyle 1909 yılında Bekir Sami Paşa Medresesi’nin devamı mahiyetinde Konya’da kurulan “Konya Islah-ı Medaris-i İslamiye Medresesi” medreselerin modernleşme sürecine büyük katkıda bulunarak İstanbul’a model olmuştur. Zira medreselerin modernleşme amacıyla 1914 yılında İstanbul’da “Darul Hilafetil Aliye” medresesi açılabilmiştir.

Medresede öğrenim görüp alt sınıfların hocalığını yapan İbrahim Hakkı Konyalı’nın medresenin hedefiyle ilgili kanaatleri özetle şu şekildedir:

  1. Madde ve manayı birleştiren kültürlü İslam âlimleri yetiştirmek,
  2. Medreselere İslam’ın en kuvvetli çağındaki ruhu vermek, medreseleri ıslah etmek,
  3. İslamî ilimleri ana kaynaklarından öğretmek. Bunun için de eğitimi Arapça yapmak,
  4. Batı’da gelişen bilim ve tekniğin takip edilmesi amacıyla Fransızca gibi en az bir yabancı dil öğretmek,
  5. Mezunlarını ilim ve ahlak bakımından üst seviyeye ulaştırmak, İslam ahlakının yaşanarak yayılmasını sağlamak,
  6. Eğitimini tamamlayan talebeyi İngiltere’ye göndermek. İngiltere Cambridge üniversitesini bitirenlerden Çince veya Japonca öğrenenleri Çin ve Japonya’da İslam’ı yaymak için görevlendirmek,
  7. Hıristiyan ve Yahudi din adamlarıyla ilmi münazaralarda bulunmak, İslam’ın hakikatlerini söyleyerek insanlığı aydınlatmak.

DERS PROGRAMI:

Islahı Medaris’in ders programı günümüze liste halinde bir belge olarak ulaşmış değildir. Dönemin gazeteleri ve o dönemle ilgili hatıra ve incelemelerden elde ettiğimiz bilgilere göre Islahı Medaris’in ders programında şu dersler bulunmaktadır:

Hazırlık sınıfı; Arapça ve Kur’an-ı Kerim ağırlıklı. İlk açıldığı sene konulamadı.

Birinci sınıf; Hesap (Matematik), Hendese (Geometri), Coğrafya, Tarih, Edebiyat-ı Osmanî, Farisî ve Malumat.

Islahı Medaris’in birinci sınıfta İslamî ilimlere dair herhangi bir ders koymaması eleştiri konusu oldu. Zira döneme göre bu uygulama radikal bir yaklaşımdı.

İkinci sınıf; Kur’an ve Tecvit, Sarf-ı Arabî, Arapça, Mükâleme, Sarf-ı Osmanî ve Hüsnü Hat.

Sonraki sınıfların ders ve hocaları hakkında elimizde yer alan bilgiler şu şekildedir;

Arapça; Mısır Ezher Üniversitesinden getirtilen Beyşehirli Ömer Lütfi Efendi, Hacı Veyiszâde Mustafa Sabri Efendi, Ali Rıza Kudsi Efendi, Ahmet Ziya Efendi.

Arapça klasik usulle emsile-binayla değil Berliç usulüyle (gramerle birlikte güncel örneklerden seçilen mükalemeye yönelik eğitim sistemi) öğretilirdi. Matabe adlı bir tahta parçası var idi. Talebe bununla birbirini kontrol ederdi. Bu tahta parçası Türkçe konuşana verilir o da arkadaşlarından Türkçe konuşanı gizlice kollardı. Matabeyi akşama kadar çıkaramayan öğrenci ertesi gün sınıf dershanesini süpürür, çeşmeden içecek suyu getirirdi. Bu bir ceza idi. İlk senenin sekiz ayından sonra bu yeni irfan yurdunda Türkçe konuşulmazdı. Kendisine matabe verilen bunu elinden çıkarmak için Türkçe konuşanları arardı. İkinci senede talebe Arapçayı öğrenmiş olurdu.

Fransızca; Ermeni asıllı bir hoca efendi.

Hikmet (Felsefe, Ahlak); Ahmet Ziya Efendi.

Mevalid (Biyoloji);

Kur’an-ı Kerim, Kıraat ve Tecvit; Hacı Veyis Efendi, Ali Rıza Kudsi Efendi.

Cebir, Fizik, Kimya ve Kozmografya (Astronomi); Ahmet Ziya Efendi.

Fıkıh, Fıkıh Usulü, Feraiz, Tefsir; Ahmet Ziya Efendi.

Hadis; Abdullah Tanrıkulu, Ahmet Ziya Efendi.

Mantık; Rıfat Efendi.

Hat; Hasan Kudsî Efendi,

Osmanlı Edebiyatı; Manisa Yenişehirli Ahmet Kemal Bey,

Akaid; Fahri Efendi, Ali Rıza Kudsi, Abdullah Tanrıkulu.

İlmi Ahlak ve Ulumu Diniye; Ali Rıza Kudsi Efendi.

Beden Eğitimi; Alaattin Tepesinde yapılırdı.

Günümüze ulaşan belgelerden tespit edilen bu dersler dışında okutulan muhtemel diğer dersler hakkında net bilgi olmamakla beraber hoca kadrosunun uzmanlık alanlarıyla bağlantılı olarak fikir yürütülebilir. Yukarıda sayılan hocaların dışında şu hoca efendiler de Islahı Medaris’te ders okutmuşlardır;

  1.        Konya Milletvekili Zeynel Abidin Efendi,
  2.        Konya Hukuk Mektebi müdürü Refik Kırış Bey,
  3.        Kadir Şeyhzâde Ali Kudsi Efendi,
  4.        Avukat Musa Kazım,
  5.        İbrahim Hakkı Konyalı,

Yetenekli öğrencilerini sonraki yıllarda alt sınıflara hoca olarak görevlendirirdi.

Medresede eğitim-öğretim amaçlı şu kısımlar da bulunmaktaydı;

  1.        Fizik ve Kimya laboratuvarı,
  2.        Öğrenci çalışmalarının sunulduğu ve konferansların verildiği seminer salonu,
  3.        Klasik ve yeni yayınların bulundurulduğu zengin bir kütüphane,
  4.        Fatih Sultan Mehmet’in Ali Kuşçu’ya yaptırdığı ve teorik gök bilimi dersinin verildiği “Bakır Gökküre” ile Hindistan’dan getirtilen resimli taş baskı “Süllemül Eflak” adlı kitap. Ayrıca saatin bulunuşunun izah edildiği “Rub irtifa” tahtası da medrese bünyesindeydi.
  5.        Namazların cemaatle kılındığı bir mescit.
  6.        İmtihanların yapıldığı büyük bir salon.

Astronomi dersi uygulamalı olarak Alaattin Tepesinden ve cami minare şerefelerinden yapılmaktaydı.

Medrese bünyesinde bulunan matbaada gazete, dergi, kitap ve benzeri yayınlar basılırdı. Medrese bir gazetecilik enstitüsü gibi idi. Talebeye gazete ve mecmualara ilmi yazılar yazmaları da öğretilirdi.

Islahı Medaris’in Eğitim-Öğretimle İlgili Genel Politikası;

  1.      Toplam on yıl olarak tasarlanan eğitim-öğretim, bayram tatili ve imtihan günleri   hariç yıl içinde 8 aydan aşağı olmayacak.
  2.        Hazırlık sınıfı olacak.
  3.        Ders saatlerinin düzenlenmesi ve imtihan komisyonlarının oluşturulması için yönetim ve    eğitim kurulları kurulacak.
  4.        Komisyonun sene içinde iki defa özel ve sene sonunda bir kez genel sınav yapılacak.
  5.        Eğitim ücretsiz olup öğrencilere burs verilecek.
  6.        Ahlak eğitimine önem verilecek, ibadet ve adap alışkanlığı kazandırılacak.
  7.        Öğrenci sınavla alınacak ve yaşları on beşten büyük olmayacak.
  8.        Alınacak öğrenci Kuran-ı Kerim’i tecvide uygun ve Türkçeyi güzelce okur olacak, müderrisin anlattıklarını not defterine geciktirmeden yazabilecek.
  9.        Dışarıdan ‘dinleyici’ olarak derslere devam etmek isteyen iyi halli talebe alınabilecek.
  10.    Bu talebelerden imtihanla başarılı olanlar layık oldukları dershaneye idare heyeti kararıyla kabul olunacak. Bu maddeden anlaşıldığına göre medrese hem örgün hem de açık öğretime imkân tanımakta, açık öğretime devam edip başarılı olanlara örgün eğitim imkânı sunulmaktadır.
  11.    Eğitim ve öğretimde birliği sağlamak için talebe, tartışmasız, dört yıl bütün dershanelerde birer daimi müderrisin gözetimi altında bulunduktan sonra medrese odalarına yerleştirilecektir.
  12.    Talebeyi sırf ezberci yapan yöntemlerden kaçınılacaktır.
  13.    Sınıf geçme için beşten aşağı not olmaması şartı getirilmektedir. Özürsüz iki yıl üst üste kalan talebenin, dershaneden kaydı silinecektir.
  14.    Son senede, imtihanı başarıyla tamamladığını ispat edenlere, nakli ve şer’i ilimler müderrisi tarafından, eski ve güzel usul üzere, silsile-i rivayati (hoca silsilesini) içeren bir icazetname verilecektir. Bu icazetnameye diğer müderrisler tarafından okuttukları ilimler ile hak ettiği derece ve imtihanda aldığı notlar yazılıp altı mühürlendikten sonra idare heyeti tarafından tasdik olunacak, özel törenle de talebeye teslim edilecektir.

TEKLİF: Islahı Medaris’in düşündüğü kadar ayrıntılı olmasa da benzer mezuniyet belgesi günümüz üniversiteleri için geliştirilebilir. En azından transkripsiyon belgelerine dersin hocasının ismi yazılmak suretiyle öğrencinin hangi hocalardan ne seviyede ilim tahsil ettiği tespit edilebilir. Böylece hoca dersin sorumluluğunu biraz daha üstlenmiş olur. Fakat bununla birlikte akademik unvan almış hocaların özel yetiştirdiği öğrencilerine de “icazet” mahiyeti taşıyan yeterlilik belgesi verilmeli, hocalar bu hususta yetkili kılınmalıdır.

Osmanlı Devleti Şeyhul İslamı ve Tokat mebusu Mustafa Sabri Efendi, Islah’ı ziyaretini Ali Ulvi Kurucu’ya anlatırken medresenin kalitesine şu şekilde işaret etmektedir.

“Azizim Islah-ı Medaris’e girdiğimizde varlığımı benliğimi sanki yeşil bir nur kapladı. Burası mektep olmakla beraber bir dergâh, bir terbiye hane, bir tasfiye hane, mücahit yetiştiren bir yuva idi. Orayı böyle gördüm. Islah’ı görünce ruhum yandı. Senelerdir tesis olunmasını, kurulmasını, açılmasını tasavvur ettiğim medrese açılmıştı. Öğrencileri imtihan ettik. Çok iyiydiler. Sade eski medreselilerin anladığı gibi anlamıyorlar, kendilerinde ayrı bir ruh var. Ayrıca hesap, hendese, tarih, coğrafya filan da biliyorlar.”

Islah-ı Medâris’in etkisini Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi’nin İmam Hatip okullarının açılması için girişimlerde bulunulduğu yıllarda etrafındakilere sarf ettiği şu sözüyle de anlamaktayız:

“Yakında İmam Hatip Mektepleri açtıracağız. Bu mekteplerde okuyacak çocuklar, sizin geçmişte kalmış yıllarınızı kaza edecekler. Kafalarınızda, kalplerinizde saklayıp koruduğunuz ışığı hayatın içine taşıyacaklar, hayata tatbik edecekler. Biz, vaktiyle ‘Islah-ı Medâris’te de bu gayeyi gütmüştük. Fakat olmadı. Bir ‘vakt-i merhun’ devri geldi ve medreseyi kapattı.”

İmam Hatip Okulları Islah-ı Medaris’in birinci kademesini, İlahiyat Fakülteleri de fen bilimleri dersleri bulunmamakla birlikte ikinci kademesini oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku  Anabilim DalıÖğretim Üyesi.

SONUÇ:

Her ne kadar ecdadımıza, tarihimize özlemle bakıp  yad etsekte, onlar gibi olmanın ve onları anlamanın  yolunu sadece makam, mevki, unvan, titri vb şahsa özel geçici seçkinliklerle niteliklerde aradığımız müddetçe,  yerel olmaktan kurtulup dünya insanı modellemesini hayatımıza geçirmeden hem beynimizi hem de gönüllerimizi eğitim ve eğitme yoluna  adamadan başarılı olmuş sayılmayız. Yaradan’ın ahdi çalışanadır. Bu çalışma hem pozitif ilimlerde hem de İslami ilimlerde ciddi eğitim stratejileri ve müfredatları oluşturarak insanlığa yarar sağlamak ve onları aydınlığa felaha kavuşturma gayreti ile olacaktır. Milli duruş ile birlikte bu duruşun altını dolduracak dünya ölçekli eğitim modellerini ortaya koymak ve eğitimi milli bir politika haline getirmekle olacaktır. Aksi halde iskelete kan vermenin alemi yoktur. Vesselam.

 Mehmet Birekul,2016

Total Page Visits: 3068 - Today Page Visits: 2